Şeker Günlüğü

Bu gün 08/03/12 şeker olduğumu öğrendiğim gün.

Uzun zamandır çok tuvalete çıkma, çok su içme, ağız kuruluğu gibi farklılıklar vardı vücudumda. Bunların üzerine bir de çevremdeki herkes devamlı olarak çok kilo verdin deyip duruyordu.

En son gözlerim çöktü. Sağ göz ile başladı ve sola bulaştı bulanıklık. Yakını göremez oldum.  Artık bir test yaptırayım dedim ve şekerim 300 çıktı.

Normalin üç katı kadar diyeyim. Bir elli puan daha artarsa değerim, kör olurmuşum diyeyim siz anlayın artık. Ya da şöyle de söyleyebiliriz. Doktor test sonucunu almaya gittiğimde şunu sordu: “Kaç senedir diyabetsiniz?” 🙂

Normalde benim göz kararması, bayılmaya ya da ona yakın el ayak çekilmesi gibi durumlar yaşamam lazım, ki ben onları hiç yaşamadım.

Du bakali n’olcek?

20/03/2012

Bu arada şunlar oldu:

  • Öncelikle insülin kullanmaya başlar başlamaz hemen tuvalete çıkma ve susama bitti. Uyku kalitem arttı. İdrarım uzun süredir ilk kez şeffaf yerine sarı renk oldu.
  • Beni bir endokrinoloğa yönlendirdiler.
    Bir hafta sonraya randevu verdi, iki yüz elli lira ücret istedi.
  • Endokrinolog yerine semt polikliniğine gittim.
    Testlerimi ücretsiz yaptılar. Eğitimimi verdiler (şeker ölçüm cihazının kullanımı, iğneler vs.).
  • Harabiyet durumu için
    göz doktoruna, göz dibi kontrolüne
    böbrek testi için laboratuvara gittim; her ikisi de normal çıktı.

Yemede içmede bir sorun yok. Tatlı hiç yemedim. Pilav hiç yemedim. Tatlıyı özledim.

Şimdi önümüzde diyabet tipimi belirleyecek olan testler var.

11/03/2014

Evet uzun bir aradan sonra tekrar toparlayalım.

Tuz ve şeker tamamen hayatımdan çıktı. İkisini de aramıyorsun. Tatlıyı özlemek de hikaye. Yani alışıyorsun. Hatta alışmanın ötesinde normalin bu olduğunu bir süre sonra fark ediyorsun.

Doğru beslendiğin için daha dinç daha sağlıklı daha fit oluyorsun. Kilo sorunun olmuyor. Hatta birkaç kere nerede spor yaptığımı sordular. Spor yapmıyorum ama kilo da almıyorum.

En kökten değişiklik şu, daha az yiyorsun. Daha az yiyerek devam edebildiğini görmek şaşırtıcı. İhtiyaçtan olmadığı gibi ihtiyaç duyduğundan fazla yiyor olmanın gereksizliğini fark etmek ilginç. O noktada da yemek dediğin şeyin aslında keyif zevk ya da bir şeyleri kapamak için olduğunu görüyorsun.

Alkol almadığında da aslında alkolün toplumsal bir madde olduğunu görüyorsun. Alkol alanlarla oturamamak ilginç geliyor tabii ki. Zira yarım saat, bilemedin kırk dakika sonra kafalar farklılaşıyor ve sohbetin kenarında kalmaya başlıyor, sonrasında da dışında kalıyorsun. Sosyal içicilik bu demekmiş. Tabiidir ki alkol alınca hep aynı kısır şeylerin, esprilerin, şakaların olduğunu idrak ediyorsun. İçince ego çıkıyor, başka bir şey değil (ki ben hem zevkle hem de severek içerdim). Yani alkolün de aslında hiç gerekli olmadığını bırakınca fark ediyorsun.

Teknik Kısım

Şeker ölçümlerine devam. Uzun süredir hatta bir iki defa haricinde 300 görmedim. Kaçırınca 250+ görüyorsun. Yani bir süre sonra kafanda yediğin – vurman gereken oturuyor ve ölçmeden de idare edebilir duruma geliyorsun.

İğne vurmak kışın daha zor. Neden derseniz yazın kolun bacağın açıkta oradan da vurabiliyorsun ama kışın belini sıyırıp açmak, zaten kat kat da giyinmişsin, üstüne bir de üşümek daha bir zor geliyor tabii ki. Bu sebeple habire göbekten vurmak da var. Bir süre sonra devamlı iğne vurduğun yerlerde sertleşme oluyor. Şimdilik bir sıkıntı yok ama değişim de var. Yaza az kaldı, dinlendireceğim o bölgeyi yani.

Ölçüm meselesi

Bir çok cihaz denedim. En iyisi Accu-Check Performa Nano. Delme kalemi açık ara en iyisi. Hiç acı yok, az harabiyet ve gerektiği kadar kan çıkması. Harabiyet hiç yok. Acı hissi hiç yok.

 

Ha bir de eczanelerin bedava cihaz verdiğini unutmayın, o yüzden de gidin bir tane Performa Nano alın ve kullanmaya başlayın.

Bu arada parmakları yanlarından delmeyi unutmayın, doğru yer orası. 

Yorum bırakın