(yazar bilgisi en alttadır. M Serdar K: “Birisi çevirse ne güzel olur aslında.” demişti uzun zaman önce, belki de bir yıl kadar oldu, ancak bitirebildim; çevirirken de çok şey öğrendim…)
Liseyi terk ettim ve paramı araba almak için harcadım.
Aldığım araba ikinci el bir Honda Civic idi. Aldıktan sonra birkaç saat turlayıp arabayı geri bıraktım, paramı geri aldım ve okula geri döndüm. Bir günde yapılan olan iki büyük yanlış birden. Birincisi eğlence içindi ve aptalcaydı. Diğeri ise bana yıllara ve servete patladı.
İki tür hata vardır: sonuç itibarıyla daha iyi biri haline gelmenize yarayanlar ve sizi, alışılmış olanın dışına çıkmaktan, keşfetmekten, bir sanatçı olmaktan, risk almaktan korkutan ve kendiniz dışınızda bir şeylere ya da birilerine teslim eden hatalar.
Bazı hatalar sizin dışınızda gelişir.
Bazı hatalarıysa başkalarını fazla dinlediğiniz (önemsediğiniz) için yaparsınız (iyi bir çocuk ol ve ŞÖYLE yap). Bunları önce kabul ederek (içselleştirerek) sonra şikayet etmek, sonrasında ise başkalarını şuçlamayı tercih ederek ders almamak genç bir insanın yapabileceği en büyük hatadır.
Gençlerin yaptığı diğer hatalar da (mesela benim) şunlardır:
GÖRÜŞ SAHİBİ OLMAK
Ne tür bir görüş olabilir? Küresel Isınma?
Anladım, dünyayı değiştirirken size başarılar dilerim.
Savaş?
Tamam, 200 milyar dolarlık silah sanayiini durdurmaya çalışırken başarılar dilerim.
Sevgilim bana daha iyi davranabilir!
Bir kez daha size iyi şanslar…
The New Yorker’da (mecmua) çalışan ve artık görüşmediğimiz bir arkadaşım (konuşmadığımıza göre artık arkadaş bile olmayabiliriz) var. Bana bir keresinde: “Herkes senin gibi düşünse ve davransaydı dünya yaşanmaz bir yer olurdu!” demişti.
Gerçekten mi? Buna verecek tek kelimelik bir cevabım var (ki bu cevap biraz sonra yapacak olduğum kendimi korumak hakkındaki açıklamamı zora sokabilir):
“At boku!”
Bin sekiz yüz doksan yılında, Dört buçuk milyon ton at boku, insanları işlerine taşıyan atlar tarafından Manhattan (Menhettın) sokaklarına, HER YIL, bırakılıyordu.
Bu durum, o zamanların büyük çevre ve temizlik meselesiydi. “1950 yılında New York at bokuna batacak!” diyordu manşetler. Bunun ne olduğuna dair bir fikriniz olmasına gerek yok. New York sakinlerinden hiç birisi, binlerce değişik fikre sahip olmasına rağmen, bu sorunu çözemedi. Mekanik tutkusuna sahip Detroit sakinleri, adına şimdilerde araba dediğimiz bir şey icat ettiler.
Sorun çözüldü.
Şu anda ne yapmak İSTİYORSANIZ onu yapın. Sonuçlarını da baştan kabullenin. Ne kadar cesur olursanız, o kadar çok sonuca ulaşacaksınız. Dünyanın sorunlarını çözme yolunuz, kendi sorunlarınızı çözmekten geçer. Ve güvenmekten.
BU DÜNYADA YAPMANIZ GEREKEN ÖZEL BİR ŞEY VAR (SADECE SİZİN BECEREBİLECEĞİNİZ)
Dünyamızda sekiz milyon yedi yüz değişik tür olduğunun farkında mısınız?
Bu türlerin trilyonlarca canlısının hepsinin de dünyaya özel bir amaç için gönderildiğini mi düşünüyorsunuz? Mesela opera sanatçısı olmak büyük? Ya da zor bir matematik problemini çözmek gibi önemli bir şey için? Vücudunuzda binden fazla birbirinden farklı türün (başlı başına binden fazla tür, kendine yeterli olan organizmadan bahsetmiyoruz ki sayıları on milyon civarındadır) yaşamakta, ŞU ANDA.
Seksen adedi ağzınızda bulunuyor. Belki de sussanız daha iyi olur.
Türümüzün evrimdeki en son gelişen parçası, ki değişik ortamlara uyum sağlamamıza yarar, ön korteksimizdir (ön beyin, alnın arkası). Bizden başka hiçbir tür bunu becerememiştir. Beynimizin bu kısmı, bizlerin sıcak iklime sahip Afrika’dan soğuk Alaska’ya ve aradaki her yere yolculuk yapabilmemizi sağladı.
Aynı zamanda bu tarafımız bizleri özel bir tarafımız olduğuna da inandırmıştır.
Sadece kendimize ait bu eşşiz, ufak kişisel tarafımız bizlere ödüller kazandırır, tezahürat getirir ve kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Evet, bu son derece ama son derece bana ait tarafım, beni ÖZEL yapan şeydir.
Öyle özel falan değiliz. Olmayacağız. Olmamalıyız. Fakat yine de, bu şekilde özel hissetmenizi anlayabilirim, şayet genç iseniz.
Peki özel değilsek ne yapacağız? İşe yaradığı kesin ve de her yaşta uygulanabilir çözüm şudur: iç dört hatta beş şeyde iyi olun.
Ve sonra bunların kesiştikleri yeri bulun.
Ve sonrasında da bu kesişme noktasında dünyanın en iyisi olmaya çabalayın. İşte bu adım, var olma amacınızı gerçekleştirmek için atmanız gereken adımdır. “İyi olun” deyişim, yıllar süren çaba gerektirecek diye bir şart yok. Belki çabuk hatta belki de beklediğinizden de kısa sürede iyi olabilirsiniz.
Bu şekilde beş konuda “iyi” olursanız, dünya üzerinde bu konuların birleştiği yerde, kesişme noktasında yıllardır çabalayan tek kişi olursunuz.
Artık bulunduğunuz yerde dünyanın en iyisisiniz.
Bana kulak verin: “Bir konuda dünyanın en iyisi olursanız orada olmaktan keyif alacak ve kendinizden memnun olacaksınız.”
KONUŞMAK
Aslında bu kadar fazla konuşmanıza gerek yok.
Ortalama insan günde on bin kelime eder. Bu sayı yarıya indirin. Ya da hiçbir şey söylemeyin. Tek kelime etmeseniz de olur.
Geçenlerde bir gün, bütün gün boyunca tek kelime etmemeyi denedim. Zor oldu. Lakin yavaş yavaş ağzımda erimiş çikolata varmış gibi hissetmeye başladım. Sonunda tekrar konuşmak büyülü gibiydi. Ağzımdan çıkan her kelimenin kıymetini bilir olmuştum.
Ama insanın gençken ve henüz hiçbir şey bilmiyorken daha az kelam etmeye çalışması lazım. Bu on dokuz yaşında olup ilişkinizin durumu hakkında konuşmaya benzer. İlişkini durumu falan yoktur. On dokuz yaşındasınız.
Dahası nedir biliyor musunuz? Elli yaşında bile olsanız bunu konuşmanın bir anlamı yoktur. Sevgilinize iyi davranın. O zaman durumunuz iyi olur.
Birlikte olduğunuz kişiye vurursanız haliniz iyi olmaz.
Konuşmak işe yaramaz (hiçbir şeyi değiştirmez).
Bu birçok durum için geçerlidir. Sözüme kulak verin. Daha da iyisi sadece dinleyin yeter.
KARİYERİNİZ YOK
Ortalama insan hayatı boyunca 14 kez iş değiştirir. Büyük ihtimalle de bu rakam günümüzde giderek artmakta.
Benim kariyerim şöyle gelişti: akademi, bilgisayar programcısı, yazar, “web serileri yaratıcısı”, bir web tasarım şirketi CEO’su, borsa spekülatörü, hedge fond yöneticisi, ,
Ekonomi yazarı, yatırım uzmanı, kitap yazarı, konuşmacı, internet girişimcisi (hayli ünlü olmuş bir web sitesinin yaratıcısıyım), kişisel gelişim hakkında blogger, podcast yayıncısı ve burada zikretmeyi uygun bulmadığım birkaç sıfat daha zira ya çok utandırıcılar, ya da başımı kanunla belaya sokacak şeyler…
Geçen gün on sekiz yaşında birinden mektup aldım. “Lütfen bana bir akıl verin beyefendi, on sekiz yaşındayım ne yapmak istediğimi bilmiyorum ve bu beni kahrediyor.”
On sekiz yaşındayken ne yapmak istediğinizi bilmenize imkân yok. Rodney Dangerfield, ki gelmiş geçmiş en büyük komedyenlerden birisidir, alüminyum kaplama satıcısı idi. Ray Kroc, ki daha sonra Mc Donalds’ı kurmuştur, milkşeyk (milkshake) satıcısı idi.
Sevebilmek için yaşıyor olmanız, öğrenebilmek için de seviyor olabilmeniz gerekir. Sonra da bildiklerinizi terk etmeniz; yeni bir şeyler yapabilmeniz için…
Geçenlerde bir başka e-posta daha aldım: “Ben hemşireyim ve 210’000 dolar (çok para) öğrenim kredisi borcum var, dahası şimdi hemşire olmakla da hata ettiğimi düşünüyorum. Ne yapmalıyım?”
Bilmiyorum. Büyük ihtimalle batırmış durumdasınız…
X İÇİN Y’YE İHTİYACIM VAR
(Falancayı Yapabilmem İçin Filancayı Bulmam Lazım)
“Birisiyle çıkabilmek (ya da iyi bir iş bulmak) için iyi görünmem gerekiyor.
Roman yazıp rahata ermeden evvel çok param (bir milyon dolar mesela) olması gerekir.
Deneyim sahibi olmak için dünyayı gezmem lazım.
Ana – babamın dediklerini yapmam lazım.
Sağlıklı olmak için spora gitmem lazım.”
İşte birçok insanın anlamadığı şu.
Bu gizemli “Y” ye ulaşan bir sürü yol var. Bu yolların belirli (ortada) olduklarını söyleyemeyiz.
Geçen gün kızıma söyledim. “Sana her zaman hatırlattığım laf var ya?” Dedim. Gözlerini devirdi, “Evet…” dedi, “Her zaman bir iyi sebep, bir de gerçek sebep vardır. “Şimdi bir tane daha söyleyeceğim.”
“Her zaman ikinci bir kapı vardır”
“Bu da ne demek şimdi? dedi. Washington Square Park civarında yürüyorduk. Ortalıkta gezen üniversite öğrencilerine gıptayla bakıyordu. Onlardan birisi olmak için can attığını görebiliyordum.
“Ne demek olduğunu anlamaman normal.” dedim. “Bunun ne oduğuınu sana tam olarak anlatmam mümkün değil. Sadece bil ki; istediğin şeyi elde etmek için tek yol sadece ön kapı olmayabilir.”
Richard Branson
Richard Branson bineceği uçağı kaçırınca bir havayolu kurmaya karar verdi. Tecrübesi yoktu.
Elizabeth Holmes, kanseri durduracak bir şirket kurmak için Stanford’u erkenden bıraktı. Şimdi dolar milyarderi.
Eminim ki çevresindekiler deli olduklarını düşünmüştür. Aynı insanların daha sonra üzüldüklerini de söyleyebilirim. Delicesine bin şey yaparsanız, %1’i belki işe yarayabilir. Ama biliyor musunuz: delicesine ve inanılmaz bir hayatınız olur.
Hiç birimiz delicesine şeyler söylemiyoruz. O yüzden de hayatımızda delicesine ve inanılmaz şeyler olmuyor…
BUNU YAPMAZSAM KÖTÜ SONUÇLARI OLUR
“Üniversiteye gitmezsem iş bulamam.”
“Bir ev alamazsam adam olamam. Paramı kiraya gider, çarçur ederim.”
“Param olmazsa hiçbir şey alamam. İnsanlar da benden uzaklaşır.”
Toplum baskısı çok güçlüdür. Bir gün içerisinde bize neyi yapıp yapmayacağımızı söyleyen iki bin beş yüz adet mesaj alırız. Bu iki bin beş yüz mesajın hepsi de yanlıştır. Nereden biliyorum dersiniz? Eğer bunlar apaçık doğrular olsalardı bunlara reklam için dünya para harcamazlardı da ondan.
Mesajlarının yanlış olduğunu bildikleri için para ödeyip de gözünüze sokuyorlar.
Bir anlığına bu mesajlara inanırsanız orduya katılmanız işten bile değildir ki bu olursa da:
A) Savaşa gidersiniz ya da
B) Dağ yürüyüşüne çıkar ve aynı anda bilgisayar programlamayı öğrenebilirsiniz.
Yapamazsınız.
Medyanın mesajlarıyla beyninizi yıkamasına izin vermeyin.
Medyanın geleceğinizi belirlemesine izin vermeyin çünkü bu yalan ve olmayan bir gelecektir.
BIRAKAMAZSIN, GİDEMEZSİN, VAZ GEÇEMEZSİN
İnsan gençken bırakmanın (vazgeçmenin) doğru olmadığını sanırlar.
O kadar çok zaman harcadım ki, sadece ilişkiden, işten, okuldan ayrılmaktan korktuğum için bir bilseniz. Kendi kararımla birisini üzme gücüm olmasından korktum. Değişiklik yaparsam, yeni ve farklı bir şeye karar verirsem hayatımın rezil olacağından korktum.
Yeni bir şey denemek istiyorsanız ya da hayatınızdan memnun değilseniz şu anda ayağa kalkıp şikayet ettiklerinizi geride bırakabilirsiniz.
Değişim ve uyum konusunda muhteşem şekilde evrimleştik. Doğanızı hafife almayın!
KENDİNİZİ KORUMANIZ LAZIM
Önünüzdeki altmış yılda bir çok kişi sizden nefret edecek.
İşin doğrusu, ne kadar insana yardım etmeye çalışırsanız o kadar fazla insan sizden nefret edecektir (ifrit olacaktır). Neden böyle derseniz bilmiyorum ama böyle bir kural var. Yardım ettiğiniz her on kişi için, içlerinden birisi sizden nefret edecektir. Siz de kendinizi savunmak, açıklama yapmak, ikna etmek zorunda kalacaksınız.
Bu kaçınmanız gereken bir hatadır.
Fikirlerini değiştiremezsiniz. Her halükarda sizden nefret edeceklerdir. Kafanızda yer işgal edecekler ve siz onları düşünüp duracaksınız.
Onları aklınızdan atın. Mesajlarını dikkate almayın, konuşmayın; onlarla temasınızı kesin. O kişileri değiştiremezsiniz. Lakin onlardan kurtulmak için KENDİNİZİ onları dinlemeyecek şekilde değiştirebilirsiniz.
Size sinir olanlar arttıkça bilin ki her biri başına sesini duymadığınız on kat fazla seveniniz var.
Saldırdıklarında, içinize kapanmayın; savunma yapmanıza da gerek yok. Savunma yapmayın!
Şunu unutmayın, tek şey önemli:
Kendi geleceğiniz hakkında TEK karar verici sizsiniz. SİZ ne yaparsanız o olacak.
Gelecekte olacak her şey sizin bugün yaptıklarınızın sonuçları olacaktır.
Çok para kazandım, hepsini sefilce kaybettim, korkuya kapıldım, bunalıma girdim, yanlış işlere girdim, kaçtım, zarar gördüm, ağladım ve intihara meyilli hale bile geldim.
Bunlardan hiç birisinin şimdiki bana faydası olmadı.
En kötü zamanlarımda şunların faydası oldu:
- Her gün yürüyüşe çıktım.
- Etrafımda bana sıkıntı yaratan insanlarla didişmeyi ve anlaşmaya çalışmayı bıraktım. Bu çok acı veriydi. Ama ölümden iyiydi. Ya da savunma yapmaktan.
- Sevdiklerimin yanına gittim (beni iyi hissettiren kişilerin yanına). Onlarla daha çok zaman geçirmeye başladım.
- Her gün kitap okumaya başladım. Üniversiteyi bitirenlerin yarıdan fazlası bir daha asla kitap okumadan ömürlerini tüketiyorlar. Siz diğer okuyan taraftaysanız herkesten çok öndesiniz demektir.
Her gün on fikir bulup yazdım. Sonra onları, fikirlerim belki işlerine yarar diye karşılık beklemeden insanlara yollamaya başladım. - Sahip olduğum tüm güzel şeyler için minnettar olmaya kendimi zorladım. İki kol, iki kız çocuğu, bir arkadaş, derken iki arkadaş, derken üç arkadaş.
Ne kadar minnettar (aslında kıymetlerinin farkında demek lazım) olursanız, o kadar şükür edeceğiniz güzel şey hayatınıza dahil oluyor.
Ve minnettar olmaya devam ettikçe gördüm ki, gençliğimde yapmış olduğum tüm hatalar birer lütuf haline geldi.
Ask Altucher Podcast 293’üncü programında, James Altucher genç (ve yaşlı) insanların sürekli olarak yaptığı aptallıkları (hatalarımız) hakkındaki konuşması.
“Kendini Seç” ve “Zenginlik için Kendine Rehber Ol” kitaplarının yazarı olan girişimci, yatırımcı ve en çok satanlar yazarı James hakkında daha fazla bilgi için JamesAltucher.com adresindeki (kişisel blog’u) para kazanmanın (ve kaybetmenin) finansal ve duygusal etkisini samimiyetle dinleyenlerine açıyor.